NEYZEN
"DEDE" SÜLEYMAN ERGUNER
"Kutb-ı Nâyî "
2
Ağustos 1902 tarihinde İstanbul'un Sultan
Selim semtinde, Abdi Subaşı Mahallesi,
Debbağyunus caddesinde dünyaya gelmiştir.Sultan
Selim Câmii müezzini Hafız Hasan Efendi
(v.1913)'nin oğludur. Annesi Dürriye Hanım
(v.1906)'dır.
Dört
yaşında annesini, onbir yaşında babasını
kaybetti. O tarihte müezzinlik babadan oğula
geçiyordu. Sesinin güzelliği ile tanınan
Süleyman, babasının vefatı üzerine, çok
küçük yaşta Sultan Selîm Câmii'nin müezzini
oldu. Birinci Dünya Harbi'nin verdiği bütün
imkânsızlıklara rağmen kendi gayreti ile
rüştiye (ortaokul) öğrenimini tamamladı.
Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm dersleri alarak
hafız oldu. Bu arada aynı camide imam olan
Hafız Sadeddin Kaynak ile çalışmış,
zamanın hocalarından feyz alarak hâfızlık
pâyesine erişmiştir.
Cumhuriyetin
ilânından sonra Tekel (İnhisarlar) İdaresi'nde
memur olarak göreve başlamış, 1927 yılında
İstanbul'dan ayrılarak Keskin, Karaman, Kütahya,
Çarşamba ve Burdur'da Tekel müdürlükleri
yaparak 1943 yılında tekrar İstanbul'a dönmüştür.Tekel
Genel Müdürlüğü Zat İşleri Müdürlüğü
(Sicil Âmirliği ) görevinden sonra Cibali
Tütün Fabrikası Sicil Âmiri olmuş ve bu
görevi esnâsında 1 Aralık 1953
tarihinde, elli bir yaşında vefat etmiştir.
Gençlik
yıllarında Bestenigâr Ziyâ Bey ve onun
talebelerinden Sultan Selimli Hafız Cemal
Efendi'den istifade etmiş, Hafız Sami ve
Hafız Hüseyin Bey' lerin tesirinde kalmış,
Sadeddin Kaynak ve Hafız Mecit Gürses ile
müşterek çalışmalar yapmıştır. Ayrıca
musikinin ön planda olduğu tekke ve mevlevîhanelere
devam etmiş, çoğunlukla evlerde yapılan
mûsikî toplantılarına katılmıştır. Böylelikle
klâsik ve dînî musiki üzerindeki
bilgisini artırmıştır. Bu arada devrin
önemli neyzenbaşısı Neyzen Emin
Efendi'nin tesirinde kalarak ney üflemeye
başlamıştır.
Daha
sonra memuriyeti sebebiyle Anadolu'da gittiği
yerlerde (özellikle Kütahya'da) mûsikî
toplulukları kurarak çalışmalarına
devam etmiş, sanatını ve ney üfleyişini
kendine has bir üslupta geliştirmiştir.
Devrinin en kudretli neyzeni olarak İstanbul'a
dönen Erguner, mûsikî âleminin, neyi, hoş
sohbeti, fıkracılığı ve geniş kültürü
ile aranan bir şahsiyeti haline gelmiştir.
1923 yılında Muazzez Hanım ile evlenmiş,
Ulvi (1924-1974), Asaf (1927) ve Serap
(1933-1996) adında üç çocuk sahibi olmuştur.
Süleyman
Erguner, İstanbul Radyosu'nda ve birçok mûsikî
topluluklarında mûsikîmizin ve özellikle
tasavvuf mûsikîmizin canlanmasına yardım
etmiş, bilhassa neyin buralarda rağbet görmesine,
ön plana çıkmasına sebep olmuştur.
Bunda, kendi üfleyişinin ve neyde ekolleşen
tarzının büyük etkisi vardır. 15 Ocak
1954 tarihli Hafta Gazetesi 'ndeki makalede
şu satırlar yer alıyordu: "İstanbul
Radyosu'nun işletmeye açıldığı
tarihten îtibâren Türk mûsikîsi yayınlarında
vazîfe alan gelmiş geçmiş sanatkârlar içinde
,etrafında en çok sevgi ve takdîr
toplayan insan , şüphesiz Süleyman
Erguner olmuştur. "
Birçok
neyzen ve mûsikîşinas yetiştirmiştir. Oğlu
Neyzen Ulvi Erguner gibi; Neyzen Niyazi Sayın,
Neyzen Ahmet Yakuboğlu ve Neyzen Selami
Bertuğ ile Prof.Dr.Nevzad Atlığ,
Prof.Dr.Alâeddin Yavaşça, Av. Prof.Ercümend
Berker'de kendisinden istifâde etmişlerdir.
Neyzenliğinin
yanısıra beste sahasında da faaliyet gösteren
üstâdın eserleri çok sevilmiştir.
Süleyman
Erguner 'in Sözlü Eserleri : Uşşak Şarkı
(İlâhi) " Ömrün şu biten neşvesi
tâm olsun erenler" , güfte: Yahya
Kemal Beyatlı ; Acemaşîran Şarkı "
Hicrân alevi gönlümün âfâkını sardı
" ;Hüzzam Şarkı " Gördüm ki
sarmış yârimin etrâfını ağyâr "
; Mâhur Şarkı " Akdeniz'de parlayan
bir incisin -Alanya - " , güfte: Arif
Rüşdü ; Nihâvend Şarkı " Çam
kokulu havanı bir kerrecik koklasam ";
Uşşâk İlâhî " N'oldu bu gönlüm
, n'oldu bu gönlüm " , güfte: Hacı
Bayram Veli ; Uşşak İlâhî " Sen
bir âdem oğlu musun " güfte: Yunus
Emre ; Müsteâr İlâhî " Derviş bağrı
taş gerek", güfte: Yunus Emre; Dügâh
Nefes "Âmennâ söyledik, ikr3ar
eyledik", güfte: Mir'atî; hicaz İlâhî
"Aşkın aldı benden beni ", güfte:
Yunus Emre; Beyâtî Araban İlâhî "İsmi
sübhan virdin mi var", güfte: Yunus
Emre
Süleyman
Erguner'in Sazeserleri : Peşrevler: Beyâtî
"Niyaz", Hüzzam, Nihavend
"Gurbet", Uzzal "Çınaraltı"
; Saz Semâîleri: Dilkeşîde, Ferahnâk,
Sabâ, Segâh.
geri
ileri
|